Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) m.10/1-ı hükmü ile düzenlenen nakdi sermaye artırımında faiz indirimi teşviki, sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımı yoluyla özkaynaklarını güçlendirmelerini teşvik etmektedir. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi için belirli şartların yerine getirilmesi gerekir. Bazı koşulların sağlanmaması halinde indirim oranı %0 olarak uygulanmakta, bu durumda şirketler söz konusu vergi avantajından yararlanamamaktadır.

Bu makalede, %0 oranının gündeme geldiği başlıca durumlar mevzuat, uygulama, idari görüşler ve yargı kararları ışığında incelenecek; ayrıca uygulamada sıklıkla gözden kaçabilen bazı kritik hususlara da dikkat çekilecektir.

Mevzuat ve Genel Çerçeve

Nakdi sermaye artışı faiz indirimi 1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile hayata geçirilmiştir. KVK m.10/1-ı hükmü uyarınca, şirketlerin nakdi sermaye artışları üzerinden hesaplanan tutarın belli oranı kurum kazancından beş hesap dönemiyle sınırlı olmak üzere indirilebilmektedir.

2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 1 Seri No.lu KVK Genel Tebliği, bu indirimin şartlarını ve oranlarını belirlemiştir. Temel oran %50 olmakla birlikte, belirli durumlarda oran artırılabilmekte (yurt dışı %75) veya %0’a kadar düşebilmektedir. Özellikle şirketin bilanço yapısı veya gelir dağılımı bazı sınırların üzerindeyse, indirim oranı %0’a düşer ve indirimden yararlanılamaz.

%0 Oranının Uygulandığı Başlıca Durumlar

Pasif Nitelikli Gelirlerin Yüksek Oranda Bulunması

Şirketin toplam gelirlerinin %25 veya daha fazlasının faiz, kâr payı, lisans ücreti veya menkul kıymet satış kazancı gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması halinde, nakdi sermaye faiz indirimi uygulanmaz ve indirim oranı %0 olarak belirlenir. 

Örnek uygulama:

GELİR KALEMİ

TUTAR (TL)

TOPLAM GELİR

10.000.000

FAİZ GELİRİ

3.000.000

KAR PAYI GELİRİ

1.000.000

TOPLAM PASİF GELİR

4.000.000

PASİF GELİR ORANI

%40

UYGULANACAK İNDİRİM ORANI

%0

Mevzuatta “pasif nitelikli gelir” açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte, KVK ve uygulamada bu gelir türleri genel olarak bu kapsamda değerlendirilmiştir. Bazı durumlarda, örneğin kur farkı kazancı ve enflasyon düzeltmesi kârı gibi kalemlerin pasif gelir sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır.

Gelir İdaresi özelgelerinde ticari faaliyetle doğrudan ilişkili kur farkı gelirlerinin pasif gelir sayılmayabileceği, yatırım kaynaklı döviz varlıklarından doğan kur farklarının ise pasif gelir olarak değerlendirileceği belirtilmiştir. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı, 16.06.2020 tarihli özelgesinde, ticari faaliyet sonucu doğmuş dövizli alacaklardan kaynaklanan kur farkı gelirlerinin pasif gelir sayılmayacağı, yatırım amaçlı döviz varlıklarından doğan kur farklarının ise pasif gelir olarak kabul edileceği ifade edilmiştir.

Buna karşılık Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 2021/222 E., 2023/96 K. sayılı kararında ise, gelir türünün pasif veya aktif olarak değerlendirilmesinde işlemin şekline değil, faaliyetin niteliğine ve gelirle işletmenin esas faaliyeti arasındaki bağlantıya bakılması gerektiği vurgulanmıştır.

Dolayısıyla, idare “kaynağa” odaklanırken, yargı “faaliyetin mahiyetini” esas almakta; bu durum uygulamada mükellefler açısından gri alan yaratmaktadır. 

Enflasyon düzeltmesi gelirleri konusunda bağlayıcı bir yargı kararı bulunmamakla birlikte, idare tarafından bu gelirler pasif nitelikli gelir olarak dikkate alınmaktadır.

Aktif Yapısının Ağırlıklı Olarak Bağlı Ortaklık / İştirak veya Menkul Kıymetlerden Oluşması

Şirketin aktif toplamının %50’si veya daha fazlasının bağlı ortaklıklar, iştirak payları ya da menkul kıymetlerden oluşması halinde indirim oranı %0 olarak uygulanır. Bu tespit, indirimden yararlanılacak yıla ait bilanço dikkate alınarak yapılır.

Örneğin, aktif toplamı 20 milyon TL olan bir şirketin 12 milyon TL’si iştirak paylarından oluşuyorsa (%60), indirim oranı %0 olacaktır.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 2021/222 E., 2023/96 K. sayılı kararı ve benzeri içtihatlarda, bağlı ortaklık yatırımlarının fiilen üretim veya yatırım amaçlı olduğu durumlarda nakdi sermaye artışı faiz indiriminin uygulanabileceği kabul edilmiştir. Burada yatırımdan kasıt, bağlı ortaklık yatırımlarının, yalnızca finansal getiri sağlamak amacıyla değil, işletmenin üretim kapasitesini artırmak, yeni bir yatırım veya faaliyet alanı oluşturmak, istihdam yaratmak ya da reel ekonomik faaliyete doğrudan katkı sağlamak amacıyla kullanılmasıdır.

Buna karşılık, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, aktif yapının bağlı ortaklık, iştirak veya menkul kıymetlerden oluştuğu durumlar ile ilgili özelgeleri mevcuttur. Örneğin, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 04.06.2024 tarihli özelgesinde, aktiflerin bağlı ortaklık ve iştirak paylarından oluşması hâlinde nakdi sermaye artışı faiz indiriminin %50 sınırı aşıldığında reddedileceği belirtilmiştir. Bu yaklaşımda, herhangi bir yatırım veya üretim amaçlı kullanım olup olmadığı konu edilmeden indirimden yararlanılmayacağı net bir şekilde belirtilmiştir.

Ortaklar Cari Hesabında İzlenen Tutarların Sermayeye Eklenmesi

Ortaklardan şirkete aktarılan nakit tutarların doğrudan sermayeye eklenmeyip önce ortaklar cari hesabında izlenmesi, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu tür işlemler bakımından faiz indiriminden yararlanılıp yararlanamayacağı konusunda idari ve yargısal görüşler arasında farklılıklar bulunmaktadır. 

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bu konudaki yaklaşımı oldukça nettir. Örneğin, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.01.2018 tarihli özelgesinde, şirket ortakları tarafından yapılan banka transferinin önce cari hesaba kaydedilip yaklaşık yedi ay sonra sermayeye eklenmesi durumunda, nakdi sermaye artışı faiz indirimi hakkının doğmayacağı belirtilmiştir. İdareye göre, bu indirimden yararlanılabilmesi için nakit tutarın doğrudan sermaye artışıyla ilişkilendirilmiş olması gerekmektedir.

Buna karşılık, Danıştay 4. Dairesi’nin 25.05.2022 tarihli kararında, ortaklara borcun sermayeye eklenmesi işleminde, fiili nakit girişi bulunması ve bu işlemin şirketin finansman yapısını güçlendirme amacı taşıması durumunda faiz indirimi uygulanabileceği yönünde karar verilmiştir.

Ancak, Danıştay 9. Dairesi’nin 2019/1150 E., 2021/2043 K. sayılı kararı aksi yöndedir. Bu kararda, ortaklar cari hesabında bulunan borç bakiyesinin sermayeye eklenmesi işleminin şirkete yeni bir nakit girişi yaratmadığı, dolayısıyla bunun bilanço içi bir düzeltme (mahsup) işlemi olduğu ve bu nedenle kapsamında faiz indirimi uygulanamayacağı belirtilmiştir.

Dolayısıyla, bu tür işlemlerin nakdi sermaye artışı olarak kabul edilip edilmeyeceği konusunda uygulamada farklı görüşler bulunmaktadır.

Sermaye Artışı Sonrası Nakidin İlişkili Taraf İşlemlerinde Kullanımı

Sermaye artışıyla elde edilen nakdin, ortaklara veya ilişkili şirketlere olan borçların ödenmesinde kullanılması, uygulamada tartışmalı konulardan biridir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10/1-ı bendinde, “ortaklar veya ilişkili kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımlarının indirim hesaplamasında dikkate alınamayacağı” hükmü yer almaktadır.

İstanbul Vergi Dairesi tarafından verilen 27.01.2020 tarihli özelgede, ortağa olan borcun ödenmesi ve ödenen bu tutarın ortağın sermaye artırım taahhüdünde kullanılması durumunun, bilanço içi kalemlerin sermayeye eklenmesi niteliğinde olduğu; bu nedenle söz konusu işlemlerde faiz indiriminin uygulanamayacağı belirtilmiştir.

Buna karşılık, Danıştay 4. Dairesi’nin 07.03.2022 tarihli E:2019/2331, K:2022/1294 ve E:2019/2371, K:2022/1295 sayılı kararlarında, ortağa borcun ödenmesiyle yapılan sermaye artışı iki ayrı işlem olarak değerlendirilmiş; ortak tarafından şirkete aktarılan tutarın kendi öz kaynağından karşılanması halinde faiz indiriminin uygulanabileceği hükme bağlanmıştır.

Sonuç olarak, idare bu işlemleri “bilanço içi düzeltme” olarak değerlendirerek indirim dışında tutarken, yargı ekonomik sonucu esas almakta ve sermaye artışının şirketin mali yapısını güçlendirmesi halinde faiz indiriminin uygulanabileceğini kabul etmektedir.

Emisyon Primi Tutarları

Emisyon primi, sermaye artırımı sırasında payların nominal değerinin üzerinde ihraç edilmesiyle oluşan ve dışarıdan nakit girişi sağlayan bir özsermaye kalemidir. Ancak bu tutar, doğrudan ödenmiş sermaye artışı niteliği taşımadığı için, KVK m.10/1-ı kapsamında “nakdi sermaye artışı” olarak değerlendirilmemektedir. Başka bir ifadeyle, şirketin kasasına fiilen nakit girişi olsa dahi, bu tutar sermayeye ilave edilene kadar özsermaye içinde ayrı bir hesapta izlenir ve faiz indirimi teşvikine konu edilmez.

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 26.10.2022 tarihli özelgesinde, emisyon primlerinin doğrudan sermayeye tescil edilse dahi nakdi sermaye artışı kapsamında değerlendirilemeyeceğini ve bu nedenle faiz indiriminden yararlanılamayacağını açıkça belirtmiştir.

KVK m.10/1-ı hükmünde yer alan “ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları” ifadesi, yalnızca sermaye hesabına doğrudan yapılan nakit katkıları kapsadığından, emisyon primi gibi özsermaye içi kalemlerin bu kapsamda olmadığı kabul edilmektedir.

Buna karşılık, uygulamada emisyon priminin dışarıdan gelen nakit kaynaklı bir kalem olması nedeniyle bazı yorumlarda teşvikin amacına uygun olduğu savunulmakta; ancak hem idari uygulama hem de yargı kararları bu görüşü benimsememektedir.

Danıştay 3. Dairesi’nin 23.10.2023 tarihli E:2021/2590, K:2023/3965 sayılı kararında, emisyon priminin kurum kazancının bir unsuru olmadığı ve ayrı bir özsermaye kalemi olarak değerlendirilmesi gerektiği; benzer şekilde Danıştay 9. Dairesi’nin 10.10.2023 tarihli E:2022/4820, K:2023/3548 sayılı kararında da bu tutarların sermaye artışı niteliği taşımadığı belirtilmiştir.

Sonuç olarak, emisyon primi dış kaynaklı bir nakit girişine dayanmakla birlikte, idare ve yargı, bu tutarın özsermaye içi bir kalem olduğunu ve KVK m.10/1-ı kapsamında faiz indirimi teşvikine konu edilemeyeceğini kabul etmektedir.

İdari ve Yargısal Çelişkiler

Konu İdari Görüş Yargı Görüşü

Pasif gelir oranı

Gelirlerin %25’ten fazlası pasif nitelikteyse → %0 indirim. Pasif geliri kaynağına göre değerlendiriyor.

Gelirin faaliyetin niteliğiyle bağlantısı dikkate alınmalı; esas faaliyet gelirleri pasif sayılmıyor. Pasif gelir faaliyetin mahiyetine göre değerlendiriliyor.

Aktif yapısı

Aktiflerin %50’si iştirak veya menkul kıymetse → %0 indirim.

Yatırım veya üretim amacı varsa indirim uygulanabilir.

Ortaklar cari hesabı

Cari hesaptan sermayeye aktarılan tutar bilanço içi mahsup sayılır → %0 indirim.

 İki zıt görüş bulunuyor: Fiili nakit girişi ve finansman amacı varsa indirim uygulanabilir. /Yeni nakit girişi yoksa bilanço içi işlem sayılır uygulanmaz.

İlişkili taraf borçları

Ortağa/ilişkili şirkete borç ödemesi sonrası yapılan sermaye artışı, bilanço içi işlem olarak görülür → %0 indirim.

Ödeme ve sermaye artışı iki ayrı işlem sayılır; ortak öz kaynaklarından karşılansa da fiilen nakit girişi varsa indirim uygulanabilir.

Emisyon primi

Emisyon primi doğrudan sermayeye tescil edilse dahi nakdi sermaye artışı sayılmaz → %0 indirim.

İdare ile yargı aynı görüşte olup, yorum farkı bulunmaktadır. Emisyon primi ayrı bir özsermaye kalemidir, kazanç unsuru değildir. Faiz indirimi uygulanmaz.

Sonuç ve Uygulama Önerileri

Nakdi sermaye faiz indirimi, doğru şekilde uygulandığında ve asgari kurumlar vergisi kapsamına girmeyip normal kurumlar vergisi esasına göre vergilendirme yapılıyorsa, şirketler için önemli bir vergi avantajı sağlamaktadır. Ancak uygulama hataları, mevzuat şartlarının eksikliği veya nakdin uygun olmayan şekilde kullanımı bu avantajı tamamen ortadan kaldırabilmektedir. Bu nedenle şirketlerin sermaye artırımı öncesinde mali durumlarını dikkatle analiz etmesi, artırılan nakdin yatırım planına uygun, ekonomik faaliyeti destekleyici ve belgelendirilebilir şekilde kullanılması büyük önem taşımaktadır.

Cari hesap veya özkaynak içi aktarımlardan kaçınılmalı, belirsiz durumlarda Gelir İdaresi’nden özelge talep edilerek sürecin güvence altına alınması gerekir. Ayrıca Danıştay’ın güncel içtihatları ve idari görüşler dikkatle izlenmeli; özellikle cari hesaplar, pasif gelir oranı ve aktif yapısına ilişkin farklı değerlendirmeler göz önünde bulundurulmalıdır. 

Kaynaklar

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu.

2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ve ilgili değişiklik tebliğleri.

Gelir İdaresi Başkanlığı özelgeleri:

  • Konya Vergi Dairesi Başkanlığı, 16.06.2020 tarih ve 125[10-1/ı]-E.227430 sayılı özelge.
  • İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 12.01.2018 tarih ve 62030549-125[10-1/ı]-E.3872 sayılı özelge.
  • İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 27.01.2020 tarih ve 62030549-125[10-1/ı]-E.33454 sayılı özelge.
  • İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, 04.06.2024 tarih ve 84098128-125[10-1/ı]-E.169234 sayılı özelge.
  • İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 26.10.2022 tarih ve 62030549-125[10-1/ı]-E.713256 sayılı özelge.

Danıştay kararları:

  • Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, 08.03.2023 tarih ve E:2021/222, K:2023/96 sayılı karar.
  • Danıştay 4. Dairesi, 25.05.2022 tarih ve E:2019/1150, K:2021/2043 sayılı karar.
    Danıştay 4. Dairesi, 07.03.2022 tarih ve E:2019/2331, K:2022/1294; E:2019/2371, K:2022/1295 sayılı kararlar.
  • Danıştay 9. Dairesi, 10.10.2023 tarih ve E:2022/4820, K:2023/3548 sayılı karar.
  • Danıştay 3. Dairesi, 23.10.2023 tarih ve E:2021/2590, K:2023/3965 sayılı karar.
  • Danıştay 9. Dairesi, 2021/2043 sayılı karar.